2012'de, bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Duman ve Kemiğin Kızı'nı okuduğumda çok ama çok etkilenmiştim. Laini Taylor'ın hayal gücü beni büyülemiş, şiirsel anlatımı burnumu kitaptan çıkaramama neden olmuştu. Genelde üçlemelerde ikinci kitaplar geçiş hikayesi olduğu için "ehhhh" seviyesinde oluyorlar. Days of Blood and Starlight ise hiç ama hiç öyle değil! Hatta ikinci kitabı ilkinden daha çok beğendiğimi bile söyleyebilirim...
Showing posts with label artemis yayınları. Show all posts
Showing posts with label artemis yayınları. Show all posts
Winchester'lar, amaney!
3.11.2014
Supernatural fandom’ının dibine vurmuş bir insancık
olaraktan tabii ki kitaplarını da merak ediyordum. İlk kitabın, isminden de
anlaşıldığı gibi, Winchester’lar ve Edgar Allan Poe’yu bir araya getirdiğini
gördüğümde de heyecanlandığımı itiraf etmem lazım. Kitaba bayılmadım, ama
nefret de etmedim. Arada kafa boşaltmak için okuyacak kolay bir şeyler
aradığımda serinin devamını da okuma potansiyelini görüyorum kendimde… Ama ne
bileyim yani; tatmin etmiyor insanı işte.
12. ÜKG Blog Turu | Kayıp Kız | Gillian Flynn Kimdir?
6.30.2013
Türkiye'nin ilk blog turunu düzenleyen ÜKG olarak bu sefer Artemis Yayınları'nın desteğiyle New York Times Çok Satanlar listesine giren Kayıp Kız'ı inceliyoruz. Beni en heyecanlandıran turlarımızdan biri olduğunu söylemem lazım çünkü kitaptan haberdar olduğum ilk günden beri okunacaklar listemdeydi. Kitabı, bu yazıyı yazmamın hemen öncesinde bitirdim. İlk başlarda "bu kadın niye bu kadar ayrıntı veriyor ki bize; ne işimize yarayacak" diye mızmızlansamda sonunda bayağı beğendim ve kitap boyunca merakın hiç sönmedi.
Her zaman olduğu gibi bu turumuzda da kitap incelemeleri, alıntılar ve kitap kazanma şansı sizi bekliyor!
Her zaman olduğu gibi bu turumuzda da kitap incelemeleri, alıntılar ve kitap kazanma şansı sizi bekliyor!
Tur takvimimiz şöyle:
30.06 - Zimlicious - Yazar Hakkında Bilgi
Duman ve Kemiğin Kızı geliyor!
2.21.2013
Geçtiğimiz hafta Artemis çok güzel bir haber paylaştı: Laini Taylor'ın 'Duman ve Kemiğin Kızı' isimli serisinin aynı ismi taşıyan ilk kitabı matbaaya girmiş. Her ne kadar Artemis hoşlandığım bir yayınevi olmasa da bu çok güzel bir haber. Yorumumu buradan okuyabilirsiniz.
Düşmüş melekler başa bela
9.11.2012
Dan diye dalıyorum yazıya ama Türkçe kapak orijinaline çok benzemesine rağmen acayip dandik gözükmüyor mu?! Serinin önceki kitaplarının Türkçe kapakları da çirkindi. Neden, Artemis, neden? Neyse... Düşmüş Melekler Şehri, Ölümcül Oyuncaklar serisinin 4'üncü kitabı. Yani önceki kitapları okumayanlar için bu yazı çok fazla spoiler içeriyor olacak.
Hepimizin Ölüsü - Charlaine Harris
10.05.2011
Kitap: Hepimizin Ölüzü (Sookie Stackhouse 7)
Yazar: Charlaine Harris
Basım yılı: 2011 (Türkiye)
Yayınevi: Artemiz Yayınları
Sayfa sayısı: 400
Tuhaf ve seksi garson kız Sookie Stackhouse’a kapılmamanın yolu yok. Bizi de al Sookie! Bizi de! HEPİMİZİN ÖLÜSÜ Louisianalı garson kız Sookie Stackhouse, şu sıralar potansiyel yeni sevgilisi, şekildeğiştiren Quinn ve giderek yaklaşan vampir zirvesiyle çok meşgul. New Orleans’ı sarsan fırtınada, üssü hasar gören Vampir Kraliçe Sophie-Anne kendisini devirmek isteyenlere karşı güçsüz durumda. Sookie’nin zirvedeki görevi Sophie-Anne’i desteklemek. Ancak çok geçmeden Sookie, vampir dünyasının derinliklerine çekilmeye başladığında bu görevin göründüğü kadar kolay olmadığını fark edecek.
Sookie Stackhouse serisinin 7'nci kitabının en ilgi çekici yanı Eric ve Sookie'nin ilişkisinin daha bir şekillenmeye başlamasıydı. Bu kitapların en önemli özelliği tabii ki Eric'in ortalarda dolanması ve bu bakımdan neler olacağını merak ediyorum. Ancak onun dışında söyleyecek fazla bir şeyim yok. Olaylar hep birbirini farklı şekillerde de olsa tekrar ediyormuş gibi geliyor. Tam bir şeyler durulmuş gibiyken ya bir vampir, ya da bir kurtadam etkinliği oluyor ve Sookie kendini ölümle burun buruna buluyor. Bir şekilde de diğer ana karakterlerle birlikte sıyrılıyor beladan. Yalnız kitapların en acayip yanı bazen baysalar da insanın 'n'olacak acaba?' diyerek meraklanması ve okumaya devam etmek istemesi. Bakalım bundan sonrası da tekrar mı olacak, yoksa bir şeyler değişecek mi?
Kitap Eleştiri: Ölüler Ölüsü - Charlaine Harris
7.13.2011
Tuhaf ve seksi garson kız Sookie Stackhouse’a kapılmamanın yolu yok. Bizi de al Sookie! Bizi de!
Sookie’nin ağabeyi Jason bir panteradam olarak ilk dolunayını yaşayacaktı.
Ancak kasabayı sır dolu ölümlerle sarsan esrarengiz bir katilin ortaya çıkışıyla Sookie’nin halihazırdaki endişeleri yerini korkuya bıraktı. Yaklaşan dolunaya kadar katil bulunmazsa Jason tek şüpheli durumuna düşecekti. Tabii Sookie’de bu talih varken, katilin hedefi olması kaçınılmazdı.
UYARI: Serinin önceki kitaplarını okumadıysanız bu yazıda spoiler olabilir.
Sookie Stackhouse romanlarının beşincisi olan Ölüler Ölüsü heyecanlandırdı beni, ne yalan söyleyeyim. Bu kitapları yorumlarken hep kendimi tekrar ediyorum ama bir şey hala doğru: bu kitapları hem seviyorum, hem de sinir oluyorum. Sinir olmamın büyük bir kısmı Sookie yüzünden çünkü bu kendini bilmez halleri beni delirtiyor. Sevme nedenlerimse Eric başta olmak üzere diğer şahane karakterler tabii ki.
Jason'ın artık pantere dönüşüyor olması bence oldukça seksi bir değişiklik, hele ki diziyi de izliyorsanız. Ordaki Jason'ı gözünüzün önüne getirdiğiniz zaman bana hak vereceksiniz. Kimliği belirsiz birinin şekil değiştirebilenlere saldırıyor olması da oldukça heyecanlıydı. Yalnız baştan beri şüphelilerin kim olduğu oldukça açıktı ve 'lütfen bunlar olmasın' dedim kendi kendime. Onlar oldu tabii ancak oraya gelene kadarki heyecan da güzeldi. Özellikle kurt adamların daha önce görmediğimiz ritüellerine yer verilmesi oldukça hoşuma gitti.
Eric sonunda cadıların büyüsü altındayken Sookie'yle arasında olup bitenleri öğrendi. Bunları sonraki kitaplarda ona karşı kullanacağından yüzde yüz eminim ve bunu heyecanla bekliyorum. Bill geldi gitti aralarda derelerde ama ortalıkta olmaması konusunda bir şikayetim yok çünkü çok bayık buluyorum kendisini.
Tara'nın olayını tam olarak algılayamadım. Ne olduğunu anladım ama neden öyle bir şeye gerek vardı orasını kafam basmıyor işte. Sanki sadece Eric, Bill ve Sookie'nin aynı anda aynı yerde olması, Sookie'nin 'amanın ben ikisiyle de yattım bunların!' diye paniğimsi bir şeye kapılması için yapılmıştı. Bakalım o olay orada kalacak mı yoksa sonradan bir yerlerden patlayacak mı...
Alcide bir acayipti bu kitapta. Sookie'nin kız arkadaşını olmasını istiyor, aynı zamanda onun akıl okuma yeteneğini kullanmak istiyor, sonra Sookie sen eski nişanlını nasıl bu kadar çabuk unuttun diye sinirleniyor adama... Sookie bir de Alcide'nin eski nişanlısı Debbie'yi öldürdüğünü durmadan düşünüyor ama sonunda evi yanınca ona dair delillerde yanmış oluyor. Keşke öyle olmasaydı da Sookie kurt adamların karşısına çıkmaz zorunda kalsaydı diye düşündüm açıkçası. Ancak bu Alcide kıza bu kadar vurgunken kesin olmaz öyle bir şey. Sonuçta kurt adamları boşverelim ve vampirlere yoğunlaşalım lütfen Charlaine Abla. Özellikle Eric her sayfada olsun.
Kitap Yorum: Küller Şehri - Cassandra Clare
2.07.2011
Review in English is here.
Ölümcül Oyuncaklar serisinin ikinci kitabı Küller Şehri, Kemikler Şehri'nin kaldığı yerden birkaç hafta sonra başlıyor. Clary'nin annesi hala hastanede ve Clary amcası Luke'un evinde kalıyor. Orda da Simon'la bol bol zaman geçiriyor. Tabii bir yandan da Jace'e karşı olan hisleriyle savaşıyor kızımız. Erkek kardeşine aşık sonuçta, öyle kolay bir durumda değil kendisi. Bu arada bir yandan da Simon'la sevgili gibi oluyorlar. Aşk üçgeni bir çılgın yani anlayacağınız... Ama mutlu şeyler sürer mi hiç? Sürmez! Hele ki Valentine gibi bir adam varsa ortalıkta hiç sürmez. Nitekim Valentine amca ortalığı karıştırmaya başlıyor yine. İblis ordusu kurarak Gölgeavcılarına saldırmayı planlıyor bu sefer.
Böyle özetledim, ayrıntılardan da bahsetmek istiyorum aslında ama cidden nereden başlayacağıma karar veremiyorum. Bir yandan başlarına gelen olaylar, savaşlar, vesayire, bir yandan kim kime aşık o ona ne dedi bilmemne konuları derken uçup gidiyor herşey. Demin bahsettiğim JaceClarySimon aşk üçgeni var mesela. Sonracığıma Isabelle bir periyle çıkıyor, yeni vampirler doğuyor, periler Gölgeavcılarını partilerine davet ediyor. Ayrıca ölenler ve ölüme çok yaklaşanlar da var. Okurken öyle bir heyecanlanıyor ve panik yapıyor ki insan bir süre durup, derin bir nefes alıp öyle devam edebiliyorsunuz ancak.
Küller Şehri'nde bir de Alec ve Isabelle'in ebeveynleri ve küçük kardeşleri Max ile tanışıyoruz. Gölgeavcılarının dünyasına daha bir giriyoruz ve tabii yine vampirler, kurtadamlar ve periler de var. Ve tabii ki saymakla birmeyen çeşitte iblisler... Ayrıca da Clary ve Jace'in özel yeteneklerine de şöyle bir bakma şansımız oluyor. Ancak tamamen ne oldu, nasıl oldu ben anlamadım şahsen. Sanıyorum yazarımız burada bir merak yaratmaya çalışmış ve başarmış çünkü ben çatlıyorum n'oluyor n'oluyor diye.
İlk kitap hakkında yazdığımda Magnus Bane karakterini aklınızda tutun demiştim. Onun hala arkasındayım; hatta şuan Magnus favori karakterim bile diyebilirim. Hem sevecen hem esprili, hem de hazır cevaplığı çok hoşuma gidiyor. Diğer karakterleri de hala seviyorum tabii ama Luke'tan çok emin değilim. Kötü bir adam olduğundan falan değil ama fazla yetişkin hali bir geriyor beni. Bir rahatla, bırak n'aparlarsa yapsınlar diyesim geliyor. Hakkaten geçmişte yaşadıklarını omuzlarında taşıyor ve bunu her hareketinde hissediyorsunuz.
Genel bakıldığında karakterlerin nasıl geliştiğini, birbirlerine yardım etmek için neler yapabileceklerini görmek çok güzeldi. Hatırlarsanız bu kitapların Harry Potter'ı andırdığından da bahsetmiştim? Küller Şehri'nde Harry Potter'a göndermeler var! İçimdeki 12 yaşındaki kız nasıl sevinip havalara uçtu anlatamam.
Yalnız bir tane negatif yorumum var: Türkçe kitabın kapağı niye bu kadar çirkin? Türkçe'ye 'Mekanik Melek' olarak çevrilen, yine Cassandra Clare tarafından yazılan 'Clockwork Angel'ı geçen gün kitapçıda gördüm. Kapağı aynen kullanmışlar, iyi olmuş. Bunu da öyle yapsalarmış keşke. Şahsen kapaktaki bu kız benim kafamdaki Clary'ye hiç ama hiç benzemiyor. İnsan bir sinir oluyor böyle durumlarda.
Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak kadar heyecan! Ölümcül Oyuncaklar can yakmaya devam ediyor!İlk kitabı okumadıysanız bu yazıda spoiler'lar olabilir. Uyarmadı demeyin!
Komada bir anne ve dünyayı yok etmeye kararlı bir baba.. Clary Fray, kurtadamlar, şeytanlar ve gizemli Gölgeavcılarıyla dolu, ürkütücü New York yer altı dünyasına doğru sürükleniyor. Geçmişiyle ilgili öğrendikleri yalnızca başlangıç. Şimdiyse dünyanın kaderi Clary’nin ellerinde. Yeni keşfettiği güçlerini ustaca kullanmayı ve asla kendisinin olmayacak bir erkeğe karşı hislerini dizginlemeyi başarabilecek mi?
Ölümcül Oyuncaklar serisinin ikinci kitabı Küller Şehri, Kemikler Şehri'nin kaldığı yerden birkaç hafta sonra başlıyor. Clary'nin annesi hala hastanede ve Clary amcası Luke'un evinde kalıyor. Orda da Simon'la bol bol zaman geçiriyor. Tabii bir yandan da Jace'e karşı olan hisleriyle savaşıyor kızımız. Erkek kardeşine aşık sonuçta, öyle kolay bir durumda değil kendisi. Bu arada bir yandan da Simon'la sevgili gibi oluyorlar. Aşk üçgeni bir çılgın yani anlayacağınız... Ama mutlu şeyler sürer mi hiç? Sürmez! Hele ki Valentine gibi bir adam varsa ortalıkta hiç sürmez. Nitekim Valentine amca ortalığı karıştırmaya başlıyor yine. İblis ordusu kurarak Gölgeavcılarına saldırmayı planlıyor bu sefer.
Böyle özetledim, ayrıntılardan da bahsetmek istiyorum aslında ama cidden nereden başlayacağıma karar veremiyorum. Bir yandan başlarına gelen olaylar, savaşlar, vesayire, bir yandan kim kime aşık o ona ne dedi bilmemne konuları derken uçup gidiyor herşey. Demin bahsettiğim JaceClarySimon aşk üçgeni var mesela. Sonracığıma Isabelle bir periyle çıkıyor, yeni vampirler doğuyor, periler Gölgeavcılarını partilerine davet ediyor. Ayrıca ölenler ve ölüme çok yaklaşanlar da var. Okurken öyle bir heyecanlanıyor ve panik yapıyor ki insan bir süre durup, derin bir nefes alıp öyle devam edebiliyorsunuz ancak.
Küller Şehri'nde bir de Alec ve Isabelle'in ebeveynleri ve küçük kardeşleri Max ile tanışıyoruz. Gölgeavcılarının dünyasına daha bir giriyoruz ve tabii yine vampirler, kurtadamlar ve periler de var. Ve tabii ki saymakla birmeyen çeşitte iblisler... Ayrıca da Clary ve Jace'in özel yeteneklerine de şöyle bir bakma şansımız oluyor. Ancak tamamen ne oldu, nasıl oldu ben anlamadım şahsen. Sanıyorum yazarımız burada bir merak yaratmaya çalışmış ve başarmış çünkü ben çatlıyorum n'oluyor n'oluyor diye.
İlk kitap hakkında yazdığımda Magnus Bane karakterini aklınızda tutun demiştim. Onun hala arkasındayım; hatta şuan Magnus favori karakterim bile diyebilirim. Hem sevecen hem esprili, hem de hazır cevaplığı çok hoşuma gidiyor. Diğer karakterleri de hala seviyorum tabii ama Luke'tan çok emin değilim. Kötü bir adam olduğundan falan değil ama fazla yetişkin hali bir geriyor beni. Bir rahatla, bırak n'aparlarsa yapsınlar diyesim geliyor. Hakkaten geçmişte yaşadıklarını omuzlarında taşıyor ve bunu her hareketinde hissediyorsunuz.
Genel bakıldığında karakterlerin nasıl geliştiğini, birbirlerine yardım etmek için neler yapabileceklerini görmek çok güzeldi. Hatırlarsanız bu kitapların Harry Potter'ı andırdığından da bahsetmiştim? Küller Şehri'nde Harry Potter'a göndermeler var! İçimdeki 12 yaşındaki kız nasıl sevinip havalara uçtu anlatamam.
Yalnız bir tane negatif yorumum var: Türkçe kitabın kapağı niye bu kadar çirkin? Türkçe'ye 'Mekanik Melek' olarak çevrilen, yine Cassandra Clare tarafından yazılan 'Clockwork Angel'ı geçen gün kitapçıda gördüm. Kapağı aynen kullanmışlar, iyi olmuş. Bunu da öyle yapsalarmış keşke. Şahsen kapaktaki bu kız benim kafamdaki Clary'ye hiç ama hiç benzemiyor. İnsan bir sinir oluyor böyle durumlarda.
Subscribe to:
Posts (Atom)
Blog Design by Nudge Media Design | Powered by Blogger

This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 Unported License.
Header'ımı sevgili kardeşim Jaffar yaptı.