Yorum: The Ocean at the End of the Lane - Neil Gaiman

7.13.2013

Bu yazıyı kitabı bitirdikten 20 dakika sonra yazıyorum. 20 dakikadır ağlıyorum ve gözyaşlarımı durduramıyorum. Ağlamam kitap bittiği için değil yalnız; her güzel şey elbet bitiyor sonuçta. Gaiman, bana kelimeleri, hikayeleri, kitapları neden sevdiğimi tekrar hatırlattığı için ağlıyorum. Küçümser bir tavırla "içindeki çocuğa fazla sarılıyorsun" diyenler için, bu dünyaları keşfedemedikleri için ağlıyorum. Bundan sonra daha da sıkı sarılacağım içimdeki küçük kıza...

The Ocean at the End of the Lane (sokağın sonundaki okyanus) 18 Haziran'da yayınlandı. Bir çok arkadaşımdan şöyle 'eleştiri'ler aldım: "hem aşığım adama diyorsun, hem de hala yeni kitabını okumamışsın!" Kimseye anlatamıyorum ki... Neil Gaiman'ın dünyasına öyle hop diye dalınmaz; fazla sarsar insanı. Kendini hazırlamak; nerede, nasıl okuyacağını belirlemek, kimsenin seni bölmeyeceğinden emin olmak, beynini tüm imkansızlıkların mümkün olacağına açmak gerek. Ancak ondan sonra Neil'ın elinden tutup kitabın kapağını açmak lazım.

Ben de son bir haftadır hazırlıyorum kendimi. Hafta sonu kargo, vs. beklemek için evde olmam gerekecekti ve iyi bir zaman olacağına karar verdim. E-kitabı Kindle'a attım, audiobook'u iTunes'a attım ve bu sabah kahvaltımı eder etmez başladım... Bir kısmını Kindle'dan okudum, bir kısmını Neil'ın sesinden dinledim ve hem bin bir parçaya bölünmüş, hem de kendimi bulmuş durumdayım.

"Bu kitabın olayı ne peki yau?" derseniz... Bir yetişkin çocukluğunu, 7 yaşındayken başına gelenleri hatırlıyor. Anlatıcımızın evinde kiracı olarak kalan bir adam sokağın sonunda, anlatıcının babasının arabasında ölü bulunuyor. Tam Hempstock çiftliğinin önünde bulunduğu için ister istemez Hempstock kadınlarıyla tanışıyorlar. Anlatıcımız, 11 yaşındaki Lettie Hempstock ile ne olduğunu, neden olduğunu keşfe çıktığında asıl macera başlıyor ve Gaiman'ın hayal dünyasında, "suyun üstünde yürümek böyle bir şey olsa gerek" hissiyle akıp gidiyorsunuz. 

Eğer büyümek için heyecanlanan, çocuk olmaya dayanamayan tiplerdenseniz pişman olacaksınız. İçindeki çocukla barışık bir tipseniz, başta da bahsettiğim gibi, ona daha sıkı sarılacak, sizi bir yerlere çekiştirmeye çalıştığında ikinci bir kez düşünmeden peşinden gidecek, asıl o zaman kalbinizi takip ettiğinizi göreceksiniz.
"Adults follow paths. Children explore." - (Yetişkinler, yolları takip eder. Çocuklar keşfe çıkar.)


Sonuç olarak, Neil Gaiman'a bir kez daha aşık oldum. Kendi çocukluğumu yeniden andım ve bana kitapları sevdirdiği için anneme tekrardan nasıl teşekkür etsem diye düşündüm. Keşke ben de bir okyanusu kovaya doldurup eve getirebilsem, sonra içine atsam kendimi dedim. Sokağın sonundaki minik göletin okyanus olduğunu düşünen Lettie'ye inandım; "o okyanus diyorsa, okyanustur!" diyerek kızı sorgulayan anlatıcımıza sinirlendim. Kitabın gergin kısımlarında "korkuyorum Neil" dedim içimden ve Lettie'nin anlatıcımıza yaptığı gibi, Neil'ın bana güven vermek, korkacak bir şeyin olmadığını göstermek için elimi sıktığını hissettim...

Neil elimi hiç bırakmasın, yolculuk hiç bitmesin istedim...




Neil'ın eşi Amanda Palmer'ın kaleme aldığı, kitabın yazım sürecine ışık tutan yazısını da buradan okuyun bence.





EDIT: İthaki Yayınları, Facebook sayfasında bu kitabın Zeynep Heyzen Ateş çevirisiyle önümüzdeki aylarda çıkacağını duyurdu.  

No comments:

Post a Comment

Blog Design by Nudge Media Design | Powered by Blogger

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 Unported License.
Header'ımı sevgili kardeşim Jaffar yaptı.