Yazının
ortalarını tamamlamış bir şekilde başında ne diyeceğimi düşünüyorum şu anda.
"Bol karakterli, prensli prensesli, politikalı şaraplı, cadılı büyülü, üç
farklı krallık arasında gidip gelen bir hikayeye var mısınız?” desem nasıl
olur? Oldu, oldu. Siz bunun devamını okursunuz bence!
Yıkılan
Krallıklar, Limeros, Paelsia ve Auranos krallıkları, bu krallıklarda yaşayanlar
ve onların tepesinde olan insanlar arasında gidip gelen, sonunda kendilerini
savaşta buldukları bir kitap. Rhodes’un yarattığı dünya sizi bir anca içine
çekiveriyor ancak karakterlerin isimlerini aklımda tutmanın başlarda zor
olduğunu da belirtmem lazım. Bunun, biraz da kitabın başında yer alan, kimin
hangi krallığın nesi olduğunun belirtildiği listeden kaynaklı olduğunu
düşünüyorum. Normalde böyle bir şeyin kolaylık sağlaması lazım ama bende ters
tepti biraz. O kadar ismi bir arada görünce “amanıııııııııııııııın, ben bunları
nasıl aklımda tutacağım?” diye paniğe kapıldım. Hikaye ilerledikçe anladım ki
çok gereksiz bir panikmiş bu.
Bugüne kadar
söyledim, şimdi de söylüyorum: bu kadar çok karaktere aynı hikaye içerisinde
derinlemesine yer verebilen ve bunu başarıyla yapan yazarlara şapka
çıkarıyorum. Rhodes da bunlardan biri. Farklı krallıklarda yaşayan karakterler
birbirleriyle alakaları yokmuş gibi görünse de trajik bir olay hepsini yüz yüze
gelmeye mahkum ediyor. Krallıklar çalkalanırken, içlerinde çalkalanan
karakterlerin konuyla ilgili çelişkilerinin yanı sıra kendi kafa karışıklıklarına,
sorgulamalarına tanık olmamız da Yıkılan Krallık’ları daha bir heyecanlı
kılıyor. Skandaldan skandala koşuyoruz adeta! (Bu biraz abartılı olabilir de,
olmayabilir de.)
Yıkılan
Krallıklar, arkasını bile okumadan elime alıp da içinde kaybolduğum bir kitap
oldu. Sonrasında “bu kitap hakkında kim ne demiş?” diye bakarken Taht Oyunları’nın YA versiyonu olarak pazarlandığını gördüm. Dizinin ilk sezonunu
izlemiş olmama rağmen, kitapları halen okumadığım için karşılaştırma
yapamıyorum. Ancak bu durumun kafama takıldığını hatırlamam ve Taht Oyunları’nı
okuduktan sonra bu konuya parmak basmam gerektiğini düşünüyorum.
Alakasız bir konuya geçmeden önce Rhodes’a bir mesajım var: serinin ilerleyen kitaplarında bize tanrıçalardan
biraz daha bahsetsen ve daha çok büyü olsa, olur mu? Bence süper olur!
Bu kitabı
okurken bir yandan da karakter isimleri hakkında düşünürken buldum kendimi. Mesela,
Romeo dedik mi Shakespeare’in Romeo’su gelir herkesin aklına. Charlotte dedik
mi Örümcek Ağı’na gider aklımız. Magnus ismi de Ölümcül Oyuncaklar’daki büyücü Magnus
Bane olarak yer etmiş kafama. O nedenle sürekli beynimde ona oturttuğum tip
vardı. Yani sihirbaz Dynamo’nun uzun saçlısı, film versiyonunda onu oynayan çocuk değil.
Kitaplardaki
karakter isimlerini ve ne çağrıştırdıklarını, aynı ismin farklı karakterlerde
karşımıza çıkmasının neye benzediğini de uzun uzun düşüneceğim bir ara. Bu da
kendime not olsun.
No comments:
Post a Comment