Kitap Kurdu Röportajları #2: Hülya

9.07.2012


Kitap Kurdu Röportajlarının bu haftaki konuyu matematik bölümü mezunu, şu anda bilgisayar mühendisliği alanında yüksek lisansını yapan, 24 yaşındaki Hülya. Kendi değimiyle üzerinde 'az buçuk mesleki bir delilik' olmasına rağmen 'düzenli olarak kitapları verildiğinde zararsız, mülayim biri.'

Hülya'nın GoodReads sayfasında buradan erişebilirsiniz. Kitap Kurdu Röportajlarında yer almak isteyenler ise neurotoxicdoll@gmail.com'dan bana ulaşabilir. Hülya'yı yürürken kitap okuyabildiği için gönülden tebrik ediyorum (ben daha beceremiyorum bunu).

Bu arada hatırlatmak isterim ki Türkiye'nin ilk blog turuna Zimlicious Blog da katılıyor. Yazarla röportaj, kitap çekilişleri, kitap incelemeleri, vs. 9 Eylül Pazar günü farklı bloglarda olacak. Burayı izlemeye devam edin; gerekli tüm linkleri paylaşacağım sizinle.

Ve şimdi sizi Hülya'nın yanıtlarıyla baş başa bırakıyorum....

Kitap hastalığı ne zaman ve nasıl başladı?
Orta 1'de, Yüzüklerin Efendisi'yle başladı. Arkasından bir de Harry Potter patlattık, on numara oldu. Ama kronik bir hal alması 2008 yazıdır. Üniversite 2. sınıfı bitirdiğim yaz sağolsun İnkılap Kitabevi yeni çıkanlarda % 20 indirim başlattı. Ben de her hafta 50 - 55 liraya 3 kitap takas eder oldum. Şimdi bu haldeyim. Yaptım, pişman değilim.


Kitap kurtları 'Bu kadar okunur mu?' veya 'Kitaplara bu kadar para mı verilir?' gibi tepkiler alıyor. Böyle bir anınız var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Açık konuşmak gerekirse, benim şahsen tanıdığım arkadaşlarımdan hiçbiri kitap okuma alışkanlığına sahip değildir. Yani bunları çok duydum. Bir çok kitap hakkında konuşabildiğim arkadaşı Facebook'taki okuyan gençlik grubundan edindim. Ama anılarım arasında en iyisi şu sanırım: Evim İzmir'in ilçesinde olduğu için üniversitede hafta içi Ege'nin içindeki KYK yurdunda kalıyordum. Bölüm ve yurt arası 5 dk mesafede olduğu için ders başlamadan yarım saat önce kalkardım. 4. sınıftayken bir sabah oda arkadaşımla aynı saatte kalkacaktık. Daha elimi yüzümü bile yıkamadan yatağın yanındaki kitabı açıp okumaya başlayınca olduğu yerde kaldı. Bir önceki gece geç yattığım için uyanmış olmama rağmen tekrar uyumayayım diye kitabı açmıştım. Gözlerini kısıp bana baktı ve 'senin psikolojik sorunların var, biliyorsun değil mi?' dedi. Ben de gözümü kitaptan ayırmadan 'annem de öyle diyor. Zaten o yüzden okuyorum, sorunlarımdan kurtulmak için' dedim. O zamandan beni 'psikolojik deli' diye çağırır. Ebru, olur da bu yazıyı okursan ben de seni seviyorum canım arkadaşım.

Bir kitap hakkında 'ben bunu okurum!' demeniz için hangi özelliklere sahip olması gerekiyor?
Eskiden fantastik olması yeterliydi ama fantastik kitap piyasasının Türkiye'de genişlemesiyle onlar da kendi içlerinde ayrılır oldu. Bugünlerde fantastik  kitaplarda orijinal konular arar oldum. Yani içinde vampirler, melekler, kurt adamlar olabilir ama gidişat orijinal olsun, karakterlerin gerçek kişilikleri olsun istiyorum. Kadın karakterlerin salak saçma davranışlarından pek hazzetmiyorum mesela. Fantastik bir kitap okurken satır aralarında kişiliğinizi biçimlendirecek inanılmaz, harika şeylerin olduğunu biliyorum. 14 - 18 yaşlarındaki pek çok genç okumayı Alacakaranlık'la sevmiş olabilir ama özendikleri karakterin gerçek doğasının bir erkek karaktere ömür boyu bağlı olmak ve adım atmamak olması gerektiği düşüncesindeyim. Ancak çok güçlü erkek ve kadın karakterleri de sevmiyorum. Bu, karakterin doğa üstü bir varlık olmasından daha saçma geliyor bana. 

Kitap kapaklarının çekici olması önemli mi? Kapağı, bir kitabı okumak veya okumamak konusundaki kararınızı etkiliyor mu?
Evet, eğer serinin başı veya tek kitapsa kesinlikle etkiliyor. Bu konuda sayın Artemis yetkililerinin disko topu gibi parlayan kapaklar yapmaktan vazgeçmelerini diliyorum.

Türkiye'deki kitap fiyatları ve yayın kalitesi (tasarım, baskı, dil, vs.) hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bizim gibi çok okuyanlar için ücretler ciddi anlamda yüksek. Özellikle Doğan ve onun yan kuruluşu Dex gibi bazı yayınevlerinin ücretleri gerçekten çok yüksek. Baskı, tasarım konusunda Pegasus'u daha çok seviyorum. Çoğunlukla orijinal kapak ve mat baskı kullanıyorlar. Yukarıda da belirttiğim gibi, Artemis'in kalitesini düzeltmesini umuyorum. Dile gelince, yazar ve çevirmene göre değiştiği için bir genelleme yapamayacağım.

E-reader'ınız var mı? Varsa geleneksel kitapları mı, e-kitapları mı tercih ediyorsunuz? Yoksa almayı düşünüyor musunuz?
E-reader'ım yok, almayı da düşünmüyorum. Kitap okumak dışında aynı zamanda koleksiyoncu olduğumu düşünüyorum ve kağıdın yerini hiç bir elektronik aygıtın tutamayacağı kanısındayım. Eğer gerçekten zevk için okuyorsanız, o zaman kitaba dokunup, onu hissetmek lazım.

Hangi yazarla bir akşam yemeği yeme şansına sahip olmak isterdiniz (ölü veya hayatta olan)? Hangi konulardan bahsederdiniz?
Yazar olarak Tolkien amca ve Rowling teyzeyle tanışmak isterdim. Amca ve teyze diyorum çünkü ben onların kitaplarıyla büyüdüm. Okuyanlar bilir, Yüzüklerin Efendisi'nin sonunda bir kronoloji vardır. Orada en son öyle yazar:

Aragorn öldükten sonra Legolas bir gemi yaptı. Anduin üzerinden denize çıktı ve ölümsüz topraklara doğru yelken açtı. Denir ki Cüce Gimli de onun yanındaymış ve o son gemi de gittiğinde Orta-Dünya'da yüzük kardeşliğinden kimse kalmamış...


Ben bunu okuduğumda ağlamıştım. Harry Potter'a gelince ise 2011 Temmuz ayında, Türkiye'de çıkalı bir ya da iki ay olduğunda almıştım ilk iki kitabı. 13 yaşındaydım. Harry'yle hemen hemen aynı yaşta. Son kitap çıktığında üniversite 2'deydim sanırım. Biz beraber büyüdük. Onlar kendi arkadaşlarım gibiydi. Eğer Tolkien ve Rowling'le tanışsaydım onlara teşekkür ederdim. Tolkien amcaya bana kitaplarda hiç bilmediğim ama zamanla çok sevdiğim başka dünyalar gösterdiği, yazma fikrini aklıma sokup yazmama neden olduğu ve Rowling teyzeye de bana gerçekten büyülü bir çocukluk verdiği için.

'Kitap okumaya hiç zamanım yok' diyenler için tavsiyeleriniz var mı?
Bu yıl benim de çalışmaktan zamanım yoktu yemeye, içmeye, okumaya, uyumaya... Anlarım dertlerini. Ama biliyor musun, beni her türlü hareket eden araç tutar bir şeyler okuyorken. Bu yıl okul ve ev arasında gidip gelirken, kimi zaman ayakta, kimi zaman otururken kitap okumasını öğrendim. Böylece en azından günde 3 saat kimse rahatsız etmeden kitap okuyacak zamanı buldum kendime. Yani o sadece zaman yokluğu değildir. İçinizi yoklayın, sizde de istek yokluğu bulacaksınız.

Aşık olduğunuz ve/veya 'bunu bir kaşık suda boğarım' dediğiniz kitap karakterleri var mı?
Var, olmaz olur mu. Aşık oldum mu bilmiyorum ama bir kaşık suda boğmak istediğim, 'bir defol git' deyip sinirden kitabı okumaya bir süre ara verdiğim karakterler var. O yüzden içinde entrike manyağı olmuş karakterlerin bulunduğu kitapları okumuyorum. Kötüysen kötülüğün de bir onuru olmalı arkadaş. ya da salaklığının bir sınırı... Çok fazla Harry Potter örneği oldu ama Belarix'in dengeli bir deliliği var. Düşman tarafta da olsa, Sirius'u öldürmüş de olsa kitap karakteri olarak severim kendisini. Ama Taht Oyunları'nın Cersei ve Jamie Lannister'lerinden nefret ederim, ki kitabı 90'larda bırakma sebebim bunlardır. Umarım yakında tekrar başlayacağım. Bu arada, bitirmeden, ben Legolas ve Yolgezer aşığıyım sanırım. Tam karar veremedim hangi kitaplarda kimlere aşık olduğuma ama bunlar ilklerim.

Kitapların film adaptasyonları hakkında ne düşünüyorsunuz? Şimdiye kadar beğendiğiniz bir film adaptasyonu oldu mu?
Yüzüklerin Efendisi olabilecek en güzel ve en görkemli uyarlamaydı. Peter Amca'yı bu konuda tebrik etmek lazım. Ne kadar Tom Bombadili göremesek de çok iyi filmlerdi. Harry Potter'da pek çok yönetmen değişikliği oldu, o yüzden tam birşey söyleyemiyorum. Ama Erogorn gibi bir kitabın filmi tamamen rezaletti mesela. Yazık oldu. Ölümcül Oyuncaklar'a da yazık ettiklerini düşünüyorum. Bir kaç gün önce set karelerine baktım. Zaten Jamie'nin başından beri yanlış tercih olduğunu söyleyip durmuştum. Eğer bir artur oyuncusu istiyordularsa Bradly James her türlü mükemmel bir seçimdi oyunculuk bakımından. Sadece o da değil, Alec çok yaşlı mesela...


Dünyanın sonu gelmiş, bir uzay gemisi sizi kurtarıp başka bir gezene götürecek. Ancak yanınıza sadece 5 kitap alabilirsiniz. Hangi kitapları kurtarırdınız?
Eğer uzaylılar beni kurtarmaya geldilerse ben kesin önemli bir şahsiyetimdir ve o kadar teknoloji arasında kesin bir küçültme büyütme tabancası falan vardır. Benim gibi biri için eminim kitaplarımın hepsini küçültüp sonra da onları büyütebililer! 5 kitap diye bir şey yok; zaten en en sevdiğim seriler 11 kitap tutuyor. Hadi Yüzüklerin Efendisi'nden tek kitabı aldım desem o zaman bile 9 kitap. Yok uzaylı amcalar, kurtarmaz ya. Hepsini alın ya da geldiğiniz yoldan geri dönün, artık sizi benim için gönderenlere de çok kitabı vardı alamadık dersiniz.

Yabancı yazarları mı, Türk yazarları mı tercih ediyorsunuz?
Fantastik kitaplar okumaya başladığım ve o zamanlar Türkiye'de fantastik yazan yazarlar benim bildiğim kadarıyla hiç olmadığı için genelde yabancı ama bir kaç Türk yazar var ki büyük hayranlarıyım. Mesela Turgut İzakman, Buket Uzuner, Gülse Birsel.

Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz?
Şu an 3-5 tane kitap var elimde. O günlük ruhsal durumum nasılsa onu okuyorum. Merak edenler için hayır hiç biri birbirine karışmıyor.

Okunacaklar listenizde hangi kitaplar var?
50-100 arasında kitap var listede, hangi birini yazsam bilemedim ben şimdi.

Şu an bu röportajı okuyanlara bir kitap tavsiye eder misiniz? Neden okumalılar bu kitabı?
Hayatımı değiştiren kitabı, yani Yüzüklerin Efendisi'ni tavsiye ederim. İlk 100 sayfa çok sıkılacaksınız ama eğer dayanabilirseniz o kitaptan çok şey öğreneceksiniz. Vazgeçmek kolayken birilerinin herkes için nelerden vazgeçtiğini ve özgürlük için neleri göze aldığını göreceksiniz. Aklınız güçle çelinirken siz ne kadar dayanabilirsiniz?

No comments:

Post a Comment

Blog Design by Nudge Media Design | Powered by Blogger

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 Unported License.
Header'ımı sevgili kardeşim Jaffar yaptı.