ABD edebiyatının 'Yuppi Yazarlar' ya da 'Veletler Kuşağı' (The brat pack') adı verilen, en genç kuşağının önde gelen ve her romanıyla olaya çıkartan temsilcisi Bret Easton Ellis 1964 yılında doğdu. Sıfırdan az, çok küçük yaşta cinsellik, uyuşturucu ve sevgisizlikle tanışan zengin bir aile çocuklarının romanı. Öykünün anlatıcısı Clay de onlardan biri. Noel tatilini geçirmek üzere geldiği Los Angeles' da zengin evlerde, partilerde, barlarda alkol, uyuşturucu ve cinselliğin yanısıra şiddet eğilimlerinin başdöndürücü sarmalına dolanmış arkadaşlarıyla birlikte tanıyoruz onu. İnsani ve ahlaksal değerlerden tam anlamıyla yoksun bir dünyada yaşıyorlar, ama onların da 'değerleri' var: Tişort, gözlük, şort, mayo, saat ve ayakkabı markaları. Bret Easton Ellis, bu yitik gençlerin yüreklerinde yalnızlık ve sevgisizlik yüzünden ağlayan küçük çocuğun sesini duyuyor: 'Kendi çocuklarını yiyecek kadar aç ve doyumsuz ana-babalar' a lanet ediyorlar. Dünya edebiyatının en yeni, en güçlü yazarlarını tanıtmayı sürdüren yayınevimiz, yazarın The Rules of Attraction adlı ünlü romanını da çok yakında okurlarına sunacaktır.
Can Yayınları bu kitabı 1994 yılında yayınlamış ve internette yaptığım araştırmaya göre artık basılmıyor. Amerikan Sapığı gibi kitapları çok daha popüler oldu diye mi acaba?Ben bu kitabı 10 yıl önce, 19 yaşımdayken okudum. Evden çoook, çok uzaklarda üniversitedeyken. Ana karakterin benim yaşımda, Noel tatili için evine dönen birisi olduğunu görünce okumak istedim kitabı. Ben de 'Noel'de eve dönüş'ü ilk kez yaşayacaktım ve nasıl oluyormuş bakalım görelim dedim. Benim eve dönünde yaptıklarımla ana karakter Clay'in yaptıklarının uzaktan yakından alakası yokmuş meğersem, olamazmış da.
Hikaye 80'lerde geçiyor ve Clay'le arkadaşlarının maceralarını konu alıyor. Clay, Amerika'nın doğusundaki üniversitesinden Noel tatili için Los Angeles'taki evine dönüyor. Ailesiyle, kız arkadaşıyla ve diğer arkadaşlarıyla bir araya geliyor. Hepsi zengin çocuklar; Hollywood sahnesindeki insanların oğulları ve kızları. Okudukça bütün yaptıkları içki içmek, partilere gitmek ve MTV izlemek olduğunu anlıyorsunuz. Birbirleriyle daha fazla haşır neşir olmaya başladıkları zaman olaylar birbiri ardına sıralanıyor haliyle. Bazıları rahatsız ediyor okuları, bazılarını da aklınız almıyor.
Sıfırdan Az bana en sevdiğim romanlardan biri olan, Albert Camus'nün 'Yabancı'sını hatırlattı. Kitabı sevmem de bunun da önemli rolü olduğunu düşünüyorum. Karakterlerin hiç birinin hayatta belli bir amacı yok ve ister istemez kendilerini abuk subuk olayların içinde buluyorlar. Olayın püf noktası ve Yabancı'ya en çok benzeyen kısmı hiç bir şeyin umurlarında olmaması. Bu, Bret Easton Ellis'in güçlü yazısıyla birleşince ister istemez bu yüzeysel karakterlerin maceralarına kapılıyorsunuz.
Ellis, Sıfırdan Az'dan 25 yıl sonra geçen Imperial Bedrooms isimli kitabını çıkardığında Sıfırdan Az'ı yeniden okuyup, ne olup ne bittiğini iyice hatırlamak istedim. İyi ki de okumuşum çünkü bazı yerler hiç bir zaman aklımdan silinmeyecek olsa da, bazı yerleri de tamamen unuttuğumu farkettim.
Okuyanların bu kitabı ya çok seveceklerini, ya da nefret edeceklerini düşünüyorum. Ama yine de denemelisiniz bence.
Bu arada kitabın bir de filmi varmış. Imperial Bedrooms yorumumla birlikte filmden de bahsedeceğim izleyince. Filmi IMDB sayfasından inceleyebilirsiniz.
çok çok merak ettim , listeme de ekledim:)
ReplyDeleteUmarim siz de benim kadar seversiniz :)
Delete