Çok da uğraşmadım bu kitabın Türkçesi var mı yok mu diye araştırmak için... Şöyle bir yazdım Google'a, çıkmadı, 'Amaaaan, ne gerek var zaten?' diyerekten salladım açıkçası. Bu da Alkım Kitabevi'nin 2, 3 liralık yabancı dil kitap bölümünden, 'kötü çıksa ne olur ki, alt tarafı üç lira zaten' diyerek bulduğum kitaplardan birisi. İyi ki de tam fiyatını ödememişim zaten. İçimde patlardı vallahi.
Kitabın ismi 'Aşık Baykuş,' ama kitabı okumaya başlayınca anlıyorsunuz ki Owl aslında kızımızın adı. (Evet, dakka bir, saçmalık bir. Neyse...) Belki ben kitabın, milletin tarif ettiği şekliyle, 'büyüsünü' algılamak için fazla yaşlanmış bulunuyorum ama yok, olmadı, sevemedim.
Owl 14 yaşında, gündüzleri insan, geceleri baykuş olarak takılıyor. İnsan yemeği yememesinden dolayı ten rengi grimsi ama okulda falan takmıyor kimse. Mikrodalga fırını bile sadece dergilerde görmüş birisi. Arkadaşının evine gidip alet ötünce birden bire yerinde fırlıyor. Annesi ve babası da Owl gibi garip. İnsanların dünyasında yaşıyorlar doğal olarak ama hiç kimseyle de alakaları yok...
Owl neden zahmet edip de gündüzleri insan olarak geziyor o kısmı hiç anlamadım. Madem bu kadar tiksiniyorsun insanlardan, git baykuş kal. Ne diye okul mokul uğraşıp üzerine bir de zamanında bitiriyorsun ödevlerini? Sadece fen öğretmenine aşık olabilsin diye böyle bir kurgu yapılmış sanırım ama o aşk kısmı da bir ayrı acayip.
Mr. Lindstorm Owl'dan oldukça yaşlı. Ama baykuş kafalarında düşünen kızımız onun hayatının aşkı olduğuna, evlenmeleri gerektiğine, vs. inanıyor. Üstüne üstlük bir de konuyu annesine ve babasına açtığı zaman onlar da 'tabii canım, evlenmelisiniz!' tarzı bir tepki veriyorlar. Manyamışlar... Bir de Owl'un bir alışkanlığı var, geceleri baykuş halindeyken Mr. Lindstorm'u penceresinden izliyor. Bir de okuyucuya boxer'larının markasını ve bedenini falan aktarıyor. 'Sapık mısın nesin kızım git işine!' derken buluyor insan kendini.
Sonrasında Owl kendi gibi şekil değiştiren bir çocuk buluyor. Olaylar buralara geldiğinde tabii iyice baymıştım kitaptan o yüzden sallayamadım hiç. Neden 'okumiycam kardeşim daha fazla!' deyip de bırakmadım, onu da bilmiyorum, yaptık işte birşey. Bir de fareyi iki dilim ekmeğin arasına koyup yeme sahnesi vardı, tiksindim resmen. Ratatouille'yi bile ıyk! demeden izleyememiş bir insan olaraktan niye kendime böyle bir işkence yaptım bilemiyorum.
İngilizce yazdığım yorumda hızlı bir Young Adult kitabı arıyorsanız okuyun bunu demişim ama geri alıyorum. Okumayın! Zamanınızı yedirmeyin! Gidin Twilight okuyun onun yerine, hiç olmazsa dalga geçecek birşeyler kalır elinizde.
No comments:
Post a Comment