Kitap Yorum: Kemikler Şehri - Cassandra Clare

2.05.2011

Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak!

On beş yaşındaki Clary Fray, New York’ta Pandemonium Kulüp’e doğru yola çıktığında bir cinayete tanıklık edeceği hiç aklına gelmezdi.

Hele ki, bu cinayetin daha önce hiç görmediği acayip silahlara sahip tuhaf dövmeli üç genç tarafından işleneceğini hayatta düşünemezdi! Clary, polisi arayabileceğini biliyordu fakat ceset bir anda ortadan yok olunca ve canileri Clary’den başka kimse göremediği için durumu açıklamak pek kolay olmayacaktı!

Clary’nin onları görebilmesine çok şaşıran katiller kendilerini Gölgeavcıları olarak tanıtacaktı. Yani, dünyayı şeytanlardan arındırmaya ant içmiş gizli bir kabile!

Kemikler Şehri, Ölümcül Oyuncaklar serisinin ilk kitabı. Üç kitabın da bir arada olduğu set uzun zamandır wish listimdeydi ve onları niye okumak istediğimi şu an açıkçası hatırlamıyorum bile. Sanırım sadece meraktı nedeni...

Ana kahramanımız Clary annesiyle birlikte Brooklyn’de yaşayan 15 yaşında bir kız. Uzun lafın kısası, Clary görmemesi gereken birşeyi bir gece kulübünde gördüğü zaman dünyası tamamen değişiyor. Olaylar geliştikçe de Gölgeavcılarından biri olduğunu anlıyor.

Olaylara çok fazla girmeyeğim çünkü cidden spoiler vermekten korkuyorum. Olayların akışı ve hızlı bir şekilde ilerlemeleri çok hoşuma gitti. Hikayenin anlatılış şekli ilginizi çekiyor ve devamında ne olduğunu öğrenmek için can atıyorsunuz. Ben şahsen kitabın ikinci yarısını ertesi gün işte uyuklamayı göze alarak bir gece bitirdim ve değdi doğrusu.


Biraz karakterlerden bahsedelim… Kibirli, alaycı, sürekli tehlike arayan Gölgeavcısı Jace’e kesinlikle aşık olacaksınız. Çocuğu tokatlamak istediğiniz zamanlar da olacak ancak o anlarda bile o kadar karşı konulmaz olacak ki tokadı mokadı unutacaksınız. Sonra bir de Jace’in üvey erkek kardeşi ve kız kardeşi var: Alec ve Isabelle. Alec başından beri acayip şirin bir karakter. Kendine güveni pek yok ancak sevdiği insanları ölümüne koruyor. Isabelle ise dıştan bakınca cadı bir kız ancak ileride aslında aynı erkek kardeşi Alec gibi olduğunu anlıyorsunuz. Karakterlerin kitabın sonuna doğru değişimini izlemek çok keyifli. Hem yaşadıkları olaylarla hem de birbirlerinden etkilenerek olgunlaşıyorlar.

Bir de tabii ki ana karakterimiz Clary ve onun en yakın arkadaşı Simon var. Clary söz konusu olduğunda sonunda yaşına gore hareket eden, gereksiz yere mızmızlayan veya birdenbire imam power’a kavuşmayan bir karakterle karşılaşmak çok güzeldi. Öğrendiklerini 15 yaşındaki normal bir kızdan beklenecek şekilde karşılıyor ve olgunlaşsa da hala 15 yaşında bir kız olduğu belli oluyor. Simon ise mutlaka hayatınızda olmasını isteyeceğiniz sevecen, evhamlanan ve eğlenceli, dünya tatlısı bir karakter.

Kitaptaki yetişkinlerden bahsetmeyeceğim çünkü bahsedersem spoiler vermemek imkansız olacak. Sadece şunu söyleyeceğim: ‘Magnus Bane’ ismini hatırlayın. Kitabı okuduktan sona bana teşekkür edeceksiniz.


Hikayenin üçüncü şahıs ağzından anlatılması kitabın en beğendiğim özelliklerinden biriydi. Son zamanlarda bu tarz kitaplar hep birinci şahıs ağzından oluyor ve bazen yazarların okurları aptal yerine koyduğu hissine kapılıyorum. Bize karakterlerin hissettiği her şeyi ıncık mıncık anlatmak zorunda değiller. Olaylardan da o kadarını kendimiz çıkarabiliyoruz çok şükür! Buna ek olarak Clare’in farklı doğa üstü karakterleri bir araya getirmesi de çok hoşuma gitti. Kitapta herkese göre bir doğa üstü varlık var: Gölgeavcıları, periler, büyücüler, vampirler, kurtadamlar, iblisler, cadılar… İkinci kitaba da çoktan başladığım için rahatlıkla söyleyebilirim ki bu saydığım farklı karakterler ileride ön plana çıkmaya da başlıyor.

Kitabın Harry Potter’ı andırdığını söylemeden de geçemeyeceğim. Birbirlerine benzer yanları yok aslında ancak Kemikler Şehri de Harry Potter kitapları gibi iyi bir şekilde kurgulanmış ve herşey geride yatan tarihi bilgilere kadar düşünülmüş. Olaylar ise bizim yaşadığımız zamanlarda geçiyor. Bence bu daha heyecanlı bir durum çünkü bence New York’ta metroya binen doğa üstü varlıklar son model araba kullanan vampirlerden çok daha ilginç.

No comments:

Post a Comment

Blog Design by Nudge Media Design | Powered by Blogger

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 3.0 Unported License.
Header'ımı sevgili kardeşim Jaffar yaptı.