Evie’nin bütün paranormal varlıkları bir araya getiren dünyası, İstanbul’dan
kaçıp, bol yeşilli bir yere gidip, çime derin derin temiz hava çekmek gibiydi.
Paranormal YA kitapları birbirine benziyor, evet. Peki Kiersten White bambaşka
bir dünya mı yaratmış? Eh, pek sayılmaz; o kadar da bambaşka değil. Ancak bu
kitabı benim için farklı kılan ve şıp diye okumamı sağlayan karakterli karakterleri oldu.
Evie, ailesiz, sistemde büyümüş, yeteneği çocukken keşfedilince de
Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansı (UPTA) tarafından sahiplenilmiş, 16
yaşında bir kız. Vampirler, kurt adamlar gibi paranormal varlıkların gerçek
yüzlerini görebilmek gibi bir özelliği var. UPTA’nın “Merkez” dediği tesisinde
yaşıyor ve görevi de paranormal avına çıkıp, onları etiketlemek. Böylece
paranormallerin etraflarına zarar vermelerini önlüyorlar kendi çaplarında ama
zaten bunun detaylarını kitapta bulacaksınız.
Her YA kitabında olduğu gibi Paranormal’de de bir oğlan karıştırıyor
ortalığı. Bir gün, hop diye Merkez’de beliriverince hemen gözlem altına
alıyorlar bu Lend isimli oğlanı. Çocuğu yakışıklı bulmasının da etkisiyle
merakı kabaran ve “normal” bir hayat yaşamaya özlem duyan Evie, sistemin
işleyişini, ne olduğunu ve nereden geldiğini sorgulamaya başlıyor. Bununla birlikte
Merkez’deki ve Merkez’in etiketlemeye çalıştığı paranormallerin öldürülmeye
başlaması işleri iyice karıştırıyor.
Serideki kitapların kapaklarında tam da Evie’nin tasvirine uyan, güzel
bir kız var. Ancak daha ilk sayfalardan Evie’nin tavırları ve Whedonvari
diyaloglar aklıma Buffy Summers’ı getirdi. Kızımızın hoşlandığı Lend de siyah
saçlı bir çocuk olarak tasvir edilince, Spike’cı olmama rağmen onu da Angel
yaptım gitti. Yani ana karakterlerimiz, Buffy ve Angel’ın ilk sezonlardaki
halleriydi kafamda…
İçinde bulunduğu alışılmışın dışında duruma rağmen Evia bana çok
gerçekçi geldi. Her genç kız gibi biz ergen dizisine takmış (Easton Heights),
hayatın, “normal” hayatın öyle olduğunu hayal ediyor mesela. Benim zamanımda da
Evimiz Hollywood’da vardı mesela. Kimimiz Dylan’a, kimimiz Brandon’a açıktık.
Bazımız Kelly olmayı hala ederken, bazımız da Brenda’yı tercih ederdi.
Sonuç olarak Paranormal’i okurken sanki hala lise birinci sınıftaymışım
da heyecanla ilk aşkımı bekliyormuşum gibi hissettim. Eğer eğlenceli, sizi hop
diye içine çekecek biiiiiiiiip* bir kitap arıyorsanız, Paranormal’i deneyin
derim.
* Okuyunca yapmaya çalıştığım espriyi anlayacaksınız.
Bu arada:
- Kitapta, İstanbul'da bir vampir etkinliği olduğu için Evie buraya göreve gönderiliyor. Yazar bir de semt falan belirtseymiş (ki tasvirlerden Eminönü, Mısır Çarşısı taraflarıymış gibi geldi) hepimiz koşa koşa giderdik herhalde.
- Kitabı okurken Lend gibi bir sevgili bulsam da "Charlie Hunnam ol, öyle kal" desem diye düşündüğüm doğrudur. Guilty as charged.
No comments:
Post a Comment