ÜKG'nin 14'üncü turu beni çok heyecanlandıran turlarımızdan biri. Bunun ilk nedeni, yazarımızın Türk olması. İkinci nedeni ise çok sevdiğimiz yabancı yazarları aratmaması. Rita Hunter ismiyle pek çok okurun kalbinde yer edinen Zeynep Avcı Ataş bizleri kırmadı ve tur kapsamında sorularımızı yanıtladı. Kendisine samimi yanıtları ve sorularımızı yanıtlamak için zaman ayırdığı için ÜKG olarak çok teşekkür ediyoruz.
Tur takvimimiz şöyle:
31.07 - Zimlicious: Yazarla Röportaj
Kendinizden biraz bahseder misiniz? Nasıl
başladınız yazmaya?
1980
yılında Zonguldak’ta doğdum ve üniversiteye kadar tahsilimi burada devam
ettirdim. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ni kazandığım sene İstanbul'a
taşındım ve uzun süredir de İstanbul’da yaşıyorum. Üniversite yıllarında
Kalekim firmasında İnsan Kaynakları bölümünde başladığım, daha sonra da
yönetici asistanı olarak devam ettiğim çalışma hayatımı aynı şirkette dokuz
sene boyunca sürdürdüm ancak hamileliğim şartlarımı fazlasıyla zorluyordu. Bu
nedenle bana yazma şevkini veren işimden ayrılmak zorunda kaldım.
Yazma
hikâyemin çok uzun bir geçmişi yok aslında. Lisede matematik öğrencisiydim,
hatta edebiyatla aram hiçbir zaman sıkı fıkı olmadı ancak kitap okumayı her
zaman çok sevmişimdir. Bu yüzden size senelerimi yazmaya adadığımı ya da
yazabilmek için kişisel yatırımlar yaptığımı söyleyemem. Tam bir amatördüm…
İnternette
kitapları incelediğim, aynı zamanda amatör hikâyelerin yayınlandığı bir siteyi
takip ediyordum ki son derece ani ve plansız bir şekilde yazmaya karar verdim.
İlk hikâyem aynı zamanda ilk romanım Kalbimi Çaldın’dı. Site takipçileri
tarafından çok sevilen hikâyemi Epsilon’a gönderdim, neticede birkaç aylık
bekleme süreci bittiğinde ilk kitabım için çalışmalar başlamıştı.
Yazıyla pek alakanız yokken bugün nasıl dört
kitabınız birden var?
Yazmayı
çok sevmem, okumayı sevmemle alakalı. Elbette her okur yazacak demek değil bu
ancak benim için en önemli tetikleyici olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca okuduğum
kitaplarda, ne kadar çok seversek sevelim her zaman “keşke yazar burada şöyle
yapsaydı” dediğimiz çok an yaşarız. İşte ben de her şeyin bana göre kusursuz
olduğu bir roman yazabilme umuduyla başladım yazmaya. Tabii ki de kusursuz
değilim ancak olabilmeyi umut ediyorum ve bu beni tetikliyor. İlk soruda da
internet maceramdan bahsetmiştim size. Sanırım hızlı gaza geliyorum.
Bununla
birlikte Epsilon’dan Ömer Bey’in de söylediği bir şey var aklımdan çıkmayan.
Demişti ki; Matematikle arası iyi olan birisinin üstesinden gelemeyeceği şey
yoktur. Kitap yazmanın da hayattaki her şey gibi bir yöntemi, bir formülü
vardır. Sanırım ben bir yerden yakaladım bunu.
Neden historical romance yazmayı tercih
ettiniz? Bu türün sizi çeken özellikleri nedir?
Çok
basit… Romantizmi gerçek dışı yaşamayı her zaman çok sevmişimdir. O dönemlerin
bana göre bir büyüsü var. Eğer o zamanlarda yaşasaydık hayatın hiç de romantik
olmadığını düşüneceğimizden eminim ama günümüzde çok istisnai durumlar hariç
romantizmi yaşadığımız da söylenemez. Bu nedenle bilmediğimiz bir dönem için
atıp tutmak ve başkalarının atıp tuttuklarına inanmak işime geliyor. Bana göre
historical romance pembe ve kırmızı demek :)
Kitaplarınızın kapaklarındaki resimleri sizin seçtiğinizi duydum. Bu
süreçten biraz bahseder misiniz?
Diğer
yayınevlerinde durum nasıldır bilemem ama Epsilon kapak tasarımları için
fotoğraf stok sitelerini kullanıyor. Bana da kapak seçeceğim linkleri
iletiyorlar ve seçim aşamasına karışmıyorlar. Uzun bir süreç çünkü bir fotoğraf
stok sitesinde milyonlarca fotoğraf bulunuyor. Ben anahtar kelimeler kullanarak
(örn: regency, victorian woman, romantic vb.) eleme yapıyorum ve bu milyonları
binlere indiriyorum.
Kitaptaki
karakterlerin fiziksel özelliklerine sağdık kalmak esas… Önce uygun fotoyu
buluyorum ve kitapta bunu nasıl sahneleyebileceğimi düşünüyorum. Eğer
uygunluğundan bir şüphe duymazsam kapak fotosunu kitapta tasvir ediyor ve kitap
bittikten sonra da tüm dosyalarla birlikte yayınevine gönderiyorum ki teknik
detaylarla ilgilenebilsinler.
Rita Hunter ismini duyunca direkt meşhur
İngiliz soprano geliyor aklıma. Bu isimde nasıl karar kıldınız? Neden kendi
adınızı kullanmadınız?
Soyadım
Avcı… en azından evlenmeden önce öyleydi. Bu nedenle Hunter soyadına hemen
karar verdim. Rita ismi ise kolay akılda kalan ve güzel bir isimdi bana göre.
Açıkçası ikisi bir araya gelince İngiliz sopranonun isminin ortaya çıkacağını
düşünmemiştik ama yayınevi sorun olmayacağını söyledi. Kaldı ki mahlas
kullanmamı isteyen kendileriydi. Sebebi de Türk bir yazarın yabancı bir tarih
ve karakterler üzerine yazabilmesinin okurlara pek inandırıcı gelmeyeceğini,
hatta bunu itici bulabileceklerini düşünmeleriydi. Ben de birkaç günlük
tereddüt sonrasında tamam demeye karar verdim, hepsi bu.
Kitaplarınız yurtdışında geçiyor ve yabancı
karakterleri var. İleride Türkiye'de geçen, Türk karakterlere sahip bir roman
yazmayı düşünüyor musunuz?
Aslında
yazdım ama henüz yayınlanmadı. Bir tane tamamlanmış, bir tane de tamamlanmayı
bekleyen dosyam ileride bir gün yayınlanmayı bekliyor. Elbette kendi adımla
yayınlanması gerekiyor. Ancak çalışırken aynı anda iki yazar kimliği ile baş
etmem çok zor olduğu için bu işi erteledim. Kısmet diyorum…
İlk kez geçtiğimiz yıl kitap fuarına
katılmışsınız. Hayranlarınızla buluşmanız nasıldı?
Hayatımın
en özel anlarından biriydi diyebilirim. Her yazar için ayrılan bir saatlik süre
okur yoğunluğundan iki saate çıkmıştı. Son derece kalabalıktı ama o sırada o
kadar heyecanlı ve mutluydum ki kalabalığı ancak daha sonra fotoğraflara
bakarken fark edebildim. O gün fuara gelen ya da gelemeyen tüm sevenlerime
teşekkür ederim, hepsini çok seviyorum.
Yazarlık dışında bir işiniz var mı? Zamanınızı
nasıl dengeliyorsunuz? Rita Hunter'ın tipik günlük rutini nedir?
Yukarıda
da bahsettiğim gibi Kalekim Firmasında dokuz sene boyunca çalıştım ancak doğum
yapmam nedeniyle ayrılmak zorunda kaldım. Şu anda tüm vaktimi oğlum Deniz’e
ayırmış durumdayım. En azından biraz daha büyüyene dek yeni kitap bekleyecek
gibi ama ümidim birkaç ay içinde yazmaya tekrar başlamak. Yeni bebek günümün ve
hayatımın neredeyse tümünü kapladığı için başka şeylere pek vakit ayırabildiğim
söylenemez.
Aileniz ve arkadaşlarınız kitaplarınızı
okuyor mu? Ne düşünüyorlar romanlarınız hakkında?
Elbette
okunuyor. Özellikle bu türe ilgisi olmasa da sırf benim için okuyup, sonra da
historical romance aşığı olan bir sürü arkadaşım var. Ailece kitap okumaktan
hoşlanırız. Tüm kardeşlere okumayı sevdiren annem ve haliyle babam hariç
kitaplarımı ailem, bazı akrabalarım okudu. İlginç ve doğaçlama komik tepkiler
aldım çoğunlukla. Benim yazdığıma emin olduktan sonra söyledikleri, benimle
gurur duydukları ve bir an önce yenilerini bekledikleri. İsim Rita olunca kendi
ailen bile şüphe duyuyor senden. Tek sıkıntı kitaplarımın olmazsa olmazı
tutkulu sayfaların kabul görmesi ki ilk zamanlar bir hayli başım ağrımıştı :D
Kitaplarınız ileride başka dillere de çevrilecek
mi?
Epsilon’un
bu konuda planları var. Beklemedeyiz.
En sevdiğiniz/etkilendiğiniz historical
romance yazarları ve kitapları hangileri?
Tereddütsüz
Lisa Kleypas… O ne yazsa okurum, özel bir tercihim yok :) Bu arada seviyorum, etkilenmiyorum…
Karakterleriniz gerçekte tanıdığınız
insanlardan ve onların ilişkilerinden ilham alıyor mu? İsimleri nasıl seçiyorsunuz?
Kitap
olarak basılmayan Yağmurla Gelen isimli romanım dışında karakterlerimin hepsi
hayal ürünü. Yağmurla Gelen’deki Desire karakteri ise çok sevdiğim ve enerjisine
hayran olduğum bir arkadaşımın ta kendisidir ki belki de bu yüzden en sevdiğim
karakterimdir.
Tatlı
Tuzak’taki Elisha ise kendime en yakın bulduğum karakter. Sanırım gerçek
anlamda kendimi tamamen vererek yazdığım ilk romanımın ana karakterini kendime
benzetmeye çalışmışım. Diğer kızlarım ise eşsizdir… Erkeklere hiç
değinmiyorum bile çünkü bilen bilir. Historical romance erkekleri dünya üzerinde
yaşamıyor, onların ayrı bir gezegeni var :)
İsim
konusunu siz sorana kadar düşünmemiştim. Pek özel bir süreç olduğu söylenemez,
sadece düşünüyorum ve çok sıradan olmamasına özen gösteriyorum.
Kitaplarınızla ilk kez tanışacak okurları
neler bekliyor?
Öncelikle
benim dünyamı görecekler. Tabii ki bu türün izin verdiği sınırlar çerçevesinde.
Ben bu sınırları mümkün oldukça geniş ve çeşitli tutmaya, klişeden uzak durmaya
ve her ne kadar yadırgansa da bizden bir şeyler katmaya çalıştım.
Titiz
çalışmak benim için esastır zira okura saygım sonsuz. Özensizlikten nefret
ederim, araştırma yapıp doğruluğundan emin olmadığım hiçbir şeyi yazmam ya da
paylaşmam. Bu nedenle içim fazlasıyla rahat… Tabi bunlar teknik detaylar ve
kimse büyük bir problem olmadığı sürece bu detaylara pek fazla takılmaz. Yine
de kitaplarımdan birinde Kuzey Kutbunun tundra ikliminden bahsedersem kafama
bir şeyle vursunlar :)
Ben
istisnalar hariç tüm okurların keyif alacakları romanlar yazdığıma inanıyorum
ki bu sadece benim değil, okurların da ortak fikri…
Yazar olmak isteyen okurlarımız için
tavsiyeleriniz var mı?
Öncelikle
kendilerine güvenmeleri ve sabırlı olmaları gerekiyor. Bunun bir hayal olduğunu
düşündükleri sürece kendilerini geride tutmaları kaçınılmaz. Sabır ise bu
süreçte en gerekli erdemlerden birisi zira işler biraz ağır ilerleyebiliyor :)
Ben
dosyamı Epsilon’a gönderdiğimde açıkçası bir kitabımın olabileceğine kesin
gözüyle bakamıyordum ama her şey mükemmel gelişti. Şaşkınlığı üzerimden atmam
bir hayli vakit almıştı, yalan söyleyemem… Sizler için de aynı şey geçerli,
şansınızı denemekten korkmayın ve öncelikle sadece kendiniz için yazın. Siz
beğenirseniz başkaları da beğenir çünkü benim fikrime göre en zor beğenen kişi
mükemmeli isteyen yazarın ta kendisidir.
Hayranlarınız için bir mesajınız var mı?
Bana
ilham veren kabarık elbiselerin büyüsü ya da eski aşkları romantizmi değil. Ya
da tanınıyor olmanın cazibesi de değil… En büyük ilhamım onların sevgisi ve
ilgisi. Onları çok seviyorum ve teşekkür ediyorum.
ÇEKİLİŞ:
- Tüm ÜKG bloglarındaki çekiliş formu aynıdır. Tek bir blogdan katılım yapmanız yeterlidir.
- Çekiliş sadece Türkiye için geçerlidir.
- Kitapları yayınevi temin etmektedir ve kargoda kaybolan kitapların mesuliyetini blogger'lar almamaktadır.
- Çekiliş 4 Ağustos Pazar günü sonlanacaktır.
No comments:
Post a Comment