Bu haftaki konuğum 1991 yılında, kendisine sıcaktan bunaldığı ayların ardından "oh be!" dedirten Eylül'de dünyaya gelen Zehra. Bursa'da yaşayan Zehra, kendini "Rönesans ruhuna sahip biri" olarak tanımlıyor. Kitap kurdu olmasının yanı sıra tiyatro, tasarım ve resim yapıyor, yazı yazıyor. Şu aralar fantastik temalı Kraliyet üçlemesiyle ilgileniyor Zehra. İlk kitabı bitirmiş; düzenlemesi kalmış. Umarım yakında düzenleme faslını da bitirir ve biz de okuruz! Zehra'ya Facebook'taki Zehra Kubat Official sayfasından ve kişisel hesabından ulaşabilirsiniz. Artık sizi Zehra'nın yanıtlarıyla baş başa bırakayım...
Kitap hastalığı ne zaman ve nasıl başladı?
İlk okuduğum roman Victor Hugo'nun Sefiller'iydi. Bu güzel bağımlılığım ilkokuldan beri vardı lakin sadece ilgimi çeken, fantastik türdeki kitapları okurdum. Dünya Klasikleri gibi türleri okumayı sevmezdim. Anne Rice'ın Vittorio kitabıyla tanıştım ve vampirlere ilgim arttı. Daha sonra araştırmalar, bulguları birleştirme derken bir kaç güzel film (Yüzüklerin Efendisi,Harry Potter gibi) sayesinde fantastik, bir bağımlılığa dönüştü. 2011'de de ''bunlardan bir şey olmaz'' dediğim hikayelerimi ''neden olmasın'' olarak değiştirdim.
Kitap kurtları "Bu kadar okunur mu?" veya "Kitaplara bu kadar para mı verilir?" gibi tepkiler alıyor. Böyle bir anınız var mı? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bana genelde "gözlerin ağrımadı mı?" gibi sorular geliyor çevremden. Ama ne diyebilirim ki... Eğer onlar da benim gibi kitap okumaktan zevk alsalardı, beni anlarlardı.
Bir kitap hakkında "ben bunu okurum!" demeniz için hangi özelliklere sahip olması gerekiyor?
Arka kapak yazısı benim için önemlidir; beni kendine çekmeli kitap. Bir de şu var; sevdiğim bir yazarın eseriyse onu [arkasını okumadan] alırım. Çünkü sevdiğim yazarları çok iyi tanıyorum. Arka kapağı okumam bana kitabın gidişatı hakkında bilgi verir. Ben şaşırmayı seviyorum.
Kitap kapaklarının çekici olması önemli mi? Kapağı, bir kitabı okumak veya okumamak konusundaki kararınızı etkiliyor mu?
Kapakların çekici olması gerektiğini düşünüyorum. Dediğim gibi, özellikle arka kapak yazısı çok önemli. Kendi kitabımın kapağının nasıl olması gerektiği doğrultusunda da bir sürü çalışma yaptım. Gördüğüm kadarıyla kapağın çekici olması gerek. Aynı bir film afişi gibi...
Türkiye'deki kitap fiyatları ve yayın kalitesi (tasarım, baskı, dil, vs.) hakkında ne düşünüyorsunuz?
Yabancı bir eser ülkemizde çıkacaksa kapağının orijinal olmasından yanayım. Birebir olmalı; yani ciltli ise ciltli. Kitaplarımı kitapçıdan birebir hissederek almayı tercih ediyorum lakin ne yazık ki internet üzerinden satılan kitaplar daha ucuz oluyor. Biz de bu yolu seçiyoruz.
E-reader'ınız var mı? Varsa geleneksel kitapları mı, e-kitapları mı tercih ediyorsunuz? Yoksa almayı düşünüyor musunuz?
E-reader'ım yok ama tabii almak isterim. Ancak itiraf etmeliyim, kitabı hissederek okumak beni daha mutlu ediyor. Romanımı da çok kalın bir deftere el yazımla yazdım. Mesela teknolojiye uyup doğrudan bilgisayar ortamında yazabilirdim. Daha kolay olurdu. Ama dediğim gibi ben hissederek okumayı ve yazmayı seviyorum. Klavyeden duygularımı aktaramıyorum.
Hangi yazarla bir akşam yemeği yeme şansına sahip olmak isterdiniz (ölü veya hayatta)? Hangi konulardan bahsederdiniz?
Kesinlikle Anne Rice ile yemek yemek isterdim. Onun karakterlerinden -özellikle de Lestat'tan- bahsetmek, benimkileri anlatmak isterdim. Tabii genel konumuz vampirler, cadılar olurdu. Kadının kalemine aşığım.
"Kitap okumaya hiç zamanım yok" diyenler için tavsiyeleriniz var mı?
E-reader'lar var artık. Her yerde okuyabilirler. Bence uyumadan önce kitap okuyabilirler. Hem uykuya daldıklarında güzel rüyalar görürler.
Aşık olduğunuz ve/veya "bunu bir kaşık suda boğarım" dediğiniz kitap karakterleri var mı?
Yüzüklerin Efendisi'nin minik hobbiti Frodo. Kesinlikle benim ilk aşkım oydu. Kitaplardaki kötü karakterleri genelde boğmak istiyorum. Özellikle birini söyleyemem. Takıntılı olduğum aktrist ise Ben Barnes. Onu da Vampir Akademisi'nin Dimitri Belikov olarak hayal ediyorum. Canımsın Dimitri !
Kitapların film adaptasyonları hakkında ne düşünüyorsunuz? Şimdiye kadar beğendiğiniz bir film adaptasyonu oldu mu?
Vampirle Görüşme ve Lanetliler Kraliçesi en sevdiğim iki filmdir. Kitapları ayrı bir aşk, filmi bambaşka bir aşk. İzlemeyen varsa tavsiye ederim.
Beğenmediğiniz diye sormuş olduğunu varsayarsak; Alacakaranlık serisinin kitabı, filmi ilgimi çekmiyor. Bu tür vampirleri sevmiyorum. Yazarın vejeteryan vampir diye tanımlamasından ziyade; vampir akademisi gibi moriolar, dampirler gibi farklı bir tür oluşturmasını dilerdim. Böylece onun yolundan gidenler olurdu.
Bir de mantık hatalarını asla affetmem. Bu konuda Alacakaranlık'ı çok feci topa tutuyorum. (Örn: Yeni Ay'da Bella'nın doğum günü. Geleceği gören Alice, Bella'nın parmağının kesileceğini göremedi.Neyse...)
Dünyanın sonu gelmiş, bir uzay gemisi sizi kurtarıp başka bir gezene götürecek. Ancak yanınıza sadece 5 kitap alabilirsiniz. Hangi kitapları kurtarırdınız?
Hemen bana bir çanta verin. Anne Rice'larımı kurtarmalıyım!
Yabancı yazarları mı, Türk yazarları mı tercih ediyorsunuz?
Yabancı yazarları seviyorum. Çünkü benim ilgi alanımda sağlam kitaplar yazanlar onlar. Yavaş yavaş biz Türkler de fantastiğe adım atıyoruz. Henüz okumadığım ama okumayı arzu ettiğim bir kaç yazar var.
Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz?
Şuan kendi kitabımla uğraşıyorum. Hayal dünyamın kapısı açıkken pek kitap okuyamıyorum. Anlamadan o kitaptan bir şey alırım diye. Daha çok dizi ve film izliyorum bu aralar. Ah [Vampire Diaries'deki] Damon!
Okunacaklar listenizde hangi kitaplar var?
Philippa Gregory'nin Boleyn Kızı, Kraliçe'nin soytarısı... diye devam eden 8 kitabı var. Tudor zamanından başlayan bir seri. Bana bir şeyler katacağını düşünüyorum. Sonuçta onlarda herhangi bir fantastik öğe yok.
Şu an bu röportajı okuyanlara bir kitap tavsiye eder misiniz? Neden okumalılar bu kitabı?
Vampir severlere Anne Rice'ı tavsiye ediyorum. İlk seferde anlamayabilirler dilinden dolayı. Lakin seveceklerine eminim. Bana göre o en doğru şekilde vampir yazan kadın. Bilmiyorum. Bence "bu iş böyle olur arkadaş" dedirtiyor. İsterlerse filmlerini izlesinler. Yeter ki Anne Rice ile tanışsınlar.
No comments:
Post a Comment