Extremely Loud and Incredibly Close (Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın), Everything Is Illuminated'in
(Her Şey Aydınlandı) yazarının aynı isimli kitabından uyarlanmış bir
film. Kitapların ikisinin de favorilerim arasında olmalarının yanı sıra
Everything Is Illumiated'in filmini de çok beğenmiştim. Extremely Loud and Incredibly Close'un da aynı derece iyi bir film olacağı umuduyla çok heyecanlanmıştım... Ama olmamış. Olamamış.
Neden
olmamış kısmın da adam gibi açıklayabileceğimden emin değilim açıkçası.
Şöyle özetlemeyi deneyebilirim: kitaptan bayağı büyülenmiştim. Film
kötü bir film değildi kesinlikle ama ayrıntıların eksikliği o büyüyü
bozdu benim için. Kitapta 'vay be; ne güzel yapmış' dediğiniz şeyler
filmde yok haliyle. Yapmaya çalıştılarsa da sadece filmin sonlarına
doğru hissettim.
9
yaşındaki Oskar'ın babası, 11 Eylül'deki ikiz kuleler faciasında
hayatını kaybediyor. Ölümünün ardından Oskar şans eseri bir vazonun
içinde, üzerinde 'Black' yazan minik bir zarfta bir anahtar buluyor.
Babasıyla hep keşif oyunları oynuyorlar ve Oskar bu anahtarın neyi
açtığını aramaya başlıyor. Ararken görüştüğü insanların ve yerlerin
fotoğraflarını çekerek bir seyir defteri oluşturuyor. Kitabın sonunda
bir insanın ikiz kulelerden düşüşünü gösteren bir animasyon var.
Sayfaları çevirerek düşüşü görebiliyorsunuz. Filmde bunu Oskar'ın
yaptığı defterin içine yerleştirmişler. İçimi gıcıklatan, gördüğüme çok
sevindiğim tek kısmı bu oldu-- her ne kadar konu itibariyle güzel bir
şey olmasa da...
Üşenmedim
bir de kitabın içinden bir kaç resmi sizinle paylaşayım istedim.
Yukarıda gördüğünüz iki resim Oskar'ın araştırma sürecinde tanıştığı
insanlar. Fimdeki gibi çekmiyor yani resimleri... Filmde Oskar'ın garip
bir çocuk olduğunu anlıyorsunuz ama bence karakter çok yüzeysel kalmış.
Bazı şeyleri babasının ölümünün etkisiyle mi yaptığı, yoksa karakterinin
getirdiği bir şey mi olduğunu anlayamıyorsunuz. Sonracığıma....
Kitabın
yukarıda gördüğünüz iki sayfa gibi sayfaları da var. Soldakinin ne
olduğunu çok net hatırlamıyorum açıkçası. Ancak sağdakinde Oskar
hayatını harflere bölüyor. Harflerin telefon tuşlarındaki yerlerine göre
hayatının toplamını hesaplamaya çalışıyor -- mesela 'aşk' 2,7,5, ölüm
6,5,8,6 gibi....
Çok
şekerdi ama Oskar'ı oynayan çocuğa da ısınamadım ben. Okurken hep
Jonathan Safran Foer'in minik versiyonunu hayal etmiştim. Çocuk da hiç
andırmıyordu kendisini. Çok şey istiyorum sanırım ama elimde değil.
Filmin
en beğendiğim kısmı ise Oskar ve yaşlı amcanın birlikte araştırma
yaptığı kısımlardı. Amcanın kim olduğunu ve neden Oskar'ın deliliğine
katıldığını söylemeyeceğim spoiler vermemek için ama insanın gözleri
doluyor resmen.
Benim
tavsiyem önce kitabı okuyup, sonra filmi izlemeniz. Hatta filmi
izlemesiniz de olur. Oscarlar'da nasıl olmuş da aday gösterilmiş tam
anlamış değilim ama konusu nedeniyle olduğunu tahmin ediyorum...
Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın'ı okuyup çok beğenmiştim filmini henüz izlememedim. Kitaptaki tadı alamayacağımı düşünüyordum, ki siz bunu onaylamışsınız. Oscar'ı ben de çok farklı hayal etmiştim :(( Şöyle gözlüklü hafif toplu bir çocuk, Cedric'in gözlüklü hali gibi :))
ReplyDeleteFotoğraftaki sayfalardan soldakinde Oscar'ın dedesi yazacak kağıt kalmadığından sıkıştıra sıkıştıra hatta üst üste yazıyordu, sağda ki ise
Oscar'ın dedesinin telefon da eşine derdini anlatma mücadelesiydi diye hatırlıyorum.
Mutlaka okunması gereken ve benim favorilerim arasında olan bir kitaptı Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın.
Evet kitaptaki tad yok gerçekten. Bence bu tarz kitapların filme hiç dönüştürülmemesi lazım.
DeleteKesinlikle katılıyorum. Hüsran.
ReplyDelete