Kitap: Gizli Anların Yolcusu
Yazar: Ayşe Kulin
Basım yılı: 2011
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa sayısı: 432
Çağdaş edebiyatımızın en sevilen yazarlarından Ayşe Kulin, Gizli Anların Yolcusu ile bir kez daha okurlarını şaşırtıcı gerçeklerle yüzleşmeye zorluyor. Bu kitap yerleşik ve düzenli hayatlarımızın nasıl da pamuk ipliğine bağlı olduğunu, bir anda yıkılıp gidebileceğini gösteriyor bize... Acı bir kaza... Bir anda ağızdan kaçan bir söz... Ansızın yayınevine gelen bir dosya... Birbirine dolanmış eşarplar... Bütün bunlar, aykırı bir aşkın başını ve sonunu belirlemeye yeter mi?
Gizli Anların Yolcusu, pek çoğumuzun anlamakta zorlandığı, yargılamakta ısrar ettiği bir aşkın romanı. Ayşe Kulin her zamanki ustalığıyla yaklaşmaya korkulan bir konunun üstüne giderek tabuları yıkmayı deniyor.
Bu romanda sadece aşkı değil, toplumun zorladığı hayatları, harcanmış çocuklukları, kendi içindeki sırlarla en yakınlarını yaralayan ailelerin öykülerini soluk kesen bir tempoyla okuyacaksınız.
Bu kitabın ilk ve son satırlarını firstandlastlines blog'da okuyabilirsiniz.
Öncelikle şunu söylemem lazım: Ayşe Kulin'i sevmem ben. Kötü bir yazar olduğunu düşündüğüm falan yok ancak şimdiye kadar okuduğum kitapları içimi şişirdi benim, yoruldum okurken... Gizli Anların Yolcusu ise sanki başkası yazmış gibi bir kitap. Akıp gidiyor, bir bölümün sonuna gelince dayanamayıp bir bölüm daha okumak istiyor insan. Aslında biraz tipik, acıklı bir aşk hikayesi ancak çoğumuzun alışkın olduğu aşklardan değil bu.
Gizli Anların Yolcusu'nda İlhami ve Bora'nın aşk hikayesi anlatılıyor. İlhami evli, çocuklu, ailesiyle birlikte bir travma yaşamış bir adam. Borsa ise onun yayınevinde çalışan, kendi travmaları olan bir genç. Birbirlerinden alakasız karakterler gibi gözükseler de bir araya geliyorlar ve birbirlerine aşık oluyorlar.
Kitapta değinilen tek konu tabii ki iki erkeğin birlikte olması değil. Olaylar da konular da daha derine iniyor. Toplumun insanlar üzerindeki baskısı, insanların içlerinde tutmak zorunda kaldıkları sırlardan dolayı patlama noktasına gelmeleri, kimseyle konuşmadan kendi kendilerine suçu birisine yüklemeleri, çaresizlik, paranoyaklık, suçlu hissedilmesine rağmen kendini tutamamak... Hepsi var kitapta. Bittiğinde birbirinden çok uzak gibi görünen şeyleri düşünmeye başlıyorsunuz.
Özellikle Tekin Gönenç şiirlerinden alıntılar yapılması çok hoşuma gitti. Bölümlerin başına yerleştirilen dizeler aslında o bölümün ne yöne gideceğinin ipucunu veriyor; olaylara oldukça uygun şekilde seçilmişler. Anlatıcı İlhami olduğu için olayları onun gözünden takip ediyoruz. Bora hakkında bildiklerimiz normalde onun davranış ve düşüncelerinden ileriye gidemez ancak Kulin buna da güzel bir çözüm bulmuş. Yayınevinde çalışırken bir yandan da hayat hikayesini kullanarak kitap yazan bir karakter Bora. Onu da kitabından yapılan alıntılardan tanıyoruz. Her şeyi olduğu gibi içtenlikle anlattığı yazılarından.
Karakterlerin hepsine gıcık olmuş olsam da okunmaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum. Karakterlerin kendilerine gıcık olmamdan çok etrafımızda sürekli vıdı vıdı eden, her şeyin altında sinsi bir durum arayan, kafasında hikayeler yazıp onlara inanan ve etrafındakileri inandırmaya çalışan, olan ve söylenen herşeyi kendi üstüne alınan insanlar çok olduğu için gıcık oldum aslında. Bu durum da kitabın hayatın içinden bir kesit gibi okunmasına oldukça yardımcı oluyor.
P.S. Ya çok bariz gelecek ya da alakasız diyeceksiniz ama kitabı okuduğum sürece bu şarkı takıldı aklıma hep: Mika - Billy Brown
Ayşe Kulin'in çok kitabını okudum. Adı: Aylin, Sevdalinka müthişti mesela. Bazı hikayelerini de sevdim ama çok popüler olan, çok reklamı yapılan, çok "Ben burdayım, bak benim konum çok belli" kitaplarda olduğu gibi bunda da ön yargım var, maalesef. Bakalım ne zaman okuyabileceğim?
ReplyDeleteBen diğer kitaplarını çok fazla sevmemiştim açıkçası. Konular güzel olsa da anlatımı baymıştı çoğu zaman. Ama bu cidden başkası yazmış gibi. Yine fazla uzattığı, abarttığı kısımlar var tabii ki.
ReplyDelete