Etgar Keret’le tanışmam, kardeşim sayesinde oldu. Buzdolabının
Üstündeki Kız’ın İngilizce versiyonundaki ilk hikaye olan Asthma Attack’i
(astım atağı) okuttu bana. Hikaye dediysem de, bir paragraflık bir şey yani;
öyle sayfalarca bir şey hayal etmeyin. Az kelimeyle çok şey anlatanlara ayrı
bir hayranlığım, zaafım vardır. Belki de bu yüzden öyküleri bu kadar seviyorum.
E haliyle o bir paragraftan sonra “Keret’i de sevdim ki ben” modunda ne yapmış,
ne etmiş, kurcaladım durdum.
Buzdolabının Üstündeki Kız sonrasında Wristcutters filminin temel
aldığı Kneller’s Happy Campers ve Tanrı Olmak İsteyen Otobüs Şoförü’nü okudum.
Rafımda halen okumadığım kitapları var tabii ancak bir yandan da orada burada
yayınlanan hikayelerini, makalelerini okudum. Sonra bir de tekrar İstanbul’ageldiğini öğrenmeyeyim mi? Allaaaaaaaaaaaaaah, tutmayın beni.
Yedi Güzel Yıl’ı da o gün Keret’in imzasıyla birlikte aldım. Orijinalinden
sonra ilk çevirisinin Türkçesi olduğunu öğrendiğimde de “ooooh; bu sefer ilk
bizim memleket okuyor abi!” diye gaza geldim. E yazan da şahane olunca şıp diye
okundu bitti kitap tabii. Her zamanki Keret, ama bildiğimiz Keret’in farklı bir
yönüne ışık tutuyor Yedi Güzel Yıl. Onu bir oğul, bir baba, bir eş, bir Yahudi,
bir İsrailli olarak görme fırsatını yakalıyoruz. Hayatın kendisinin de aslında romanlar
gibi eğlenceli, karmaşık, hüzünlü, düşündürücü olduğunu yeniden keşfediyoruz.
Bir de ne derseniz deyin, Keret’in en yakın arkadaşı olarak bahsettiği kişilik,
bildiğiniz Kneller’s Happy Campers, yani Wristcutters’daki karakterlerden biri.
Hangisi derseniz, söylemeyeceğim. Okuyun da siz de bir bakın bakalım aynı şeyi
hissedecek misiniz?
No comments:
Post a Comment