Hikayemiz ise şöyle… Wilson, orta yaşta, köpeğinden başka kimseyi
sevmeyen, “İnsanlar mı? Böööğ, ıyk!” modunda bir adam. Ama bu, otobüste, yolda,
vs. insanları darlamasına da engel olmuyor tabii. Tanımadığı insanlarla muhabbete başlayıp sonra onlara hakaret ediyor. Babasının ölmesinin ardından
Wilson, tamamen yalnız olduğunu anlıyor ve eski karısını aramaya başlıyor.
Kadını buluyor da. Ve ortaya çıkıyor ki kadının Wilson’dan bir kızı olmuş ama
bebeği evlatlık vermiş. Evet, biraz bunalım gerçekten…
Wilson, pesimistik ve uyuz bir tip olmasına rağmen çok iyi gözlemler de
yapıyor aslında. Mesela bir gün bilgisayarının başında otururken, “Buradan
milyonlarca insana ulaşabiliyorum peki neden her zamankinden daha yalnızım?”
gibi bir tespitte bulunuyor. Çizgi romanda, teknolojiye ek olarak toplumun pek
çok alışkanlığına da gönderme yapıyor.
Baştan da anlaşıldığı gibi, Wilson pek bana göre değildi. Ama Ghost
World’ün filmini bayağı sevmiştim, elime geçerse çizgi romanını da okuyacağım.
No comments:
Post a Comment