The Girl Who Circumnavigated Fairyland in a Ship of Her Own Making'i (Masallar Diyarını Kendi Yaptığı Gemiyle Dolaşan Kız) okurken aklımdan en sık geçen cümle şuydu: "Keşke ben September olsam!" Nasıl tarif edeceğimi pek de bilemiyorum açıkçası bu masal diyarını. Alice Harikalar Diyarı'nda katın biraz, biraz Tinkerbell'in peri tozundan ekleyin, üzerine Neil Gaiman'in LAMY dolmakaleminin mürekkebinden dökün, Grimm'in Masalları ile kaynatın, fokurdayınca ortaya çıkan Catherynne M. Valente'nin hayal dünyası olur herhalde.
Nebraskalı 12 yaşındaki September, ailesiyle yaşadığı evden, hergün aynı pembe ve sarı çay fincanlarını ve sos sürahisini yıkamaktan çok sıkılmış halde. Yeşil Rüzgar da onu böyle görünce dayanamayıp, kıza acıyıp onu Masal Diyarı'na uçuruveriyoooooor! (DİKKAT! - Burada başlayan kıskançlık krizleri kitabın ileriki sayfalarında daha da şiddetlenecek) September, arkasına bile bakmadan, annesine, babasına hoşçakal bile demeden düşüyor yollara. "Vay düşüncesiz," demeyin; onu yargılamayın çünkü;
Tüm çocuklar kalpsizdir. Kalpleri henüz oluşmadığı için yüksek ağaçlara çıkabilir, şok edici şeyler söyleyebilir, büyümüş kalpleri zıplatacak şekilde yüksek yerlerden atlayabilirler. Kalplerin ağırlığı fazladır. Bu nedenle bir kalbin büyümesi çok uzun sürer.
İşte bu yüzden hoşçakal demeyi akıl etmiyor September! Masallar Diyarında cadılarla tanışıyor, bir ejderhayla arkadaş oluyor, kötü kalpli Marquees'in isteklerini yerine getirmek zorunda kalıyor... Saturday diye de suyun çocuğu olan bir oğlan çıkıyor karşısına. Anlatıcımız ise görmediğimiz ama bizimle direkt olarak konuşan, ara sıra bilgi veren, altyazı geçen sevimli bir anlatıcı. The Girl Who Circumnavigated Fairyland in a Ship of Her Own Making gerçekten "anlatılmaz, yaşanır" denebilecek kitaplardan.
No comments:
Post a Comment