Zac & Mia, 50bookpledge'in bu ayki seçimiydi. Eleanor and Park ve Aynı Yıldızın Altında'yı sevenlere tavsiye etmişler. Fangirl'ü okuyup pek sevmediğim için Eleanor and Park'ı okumayı denemedim henüz. O yüzden onunla karşılaştıramıyorum. Ama Aynı Yıldızın Altında, favori kitaplarım arasına girmekle kalmadı, beni John Green'e de hayran bıraktı. Ve Zac & Mia, Aynı Yıldızın Altında'ya çok ama çok benziyor. Ancak onun kadar iyi değil valla.
Zac, lösemi hastası. Onunla ilik naklinin ardından hastanede küçük bir odada, annesiyle tıkılı kalmışken tanışıyoruz. Odaya giren kişiler ve eşyalar sterilize olmak zorunda. Zac'in de odasından çıkması yasak. Bu nedenle annesiyle çeşitli oyunlar oynuyorlar, film ve diziler seyrediyorlar, bir de Zac iPad'inde Facebook'a girerek oradaki tanıdığı, tanımadığı arkadaşlarıyla sohbet ediyor.
Bir gün, bağırış çağırış içerisinde yan odaya Zac'in yaşlarında bir kız geliyor. O da kanser. Kız, çılgınlar gibi Lady GaGa'nın LoveGame şarkısını üstüste 20 küsür kez dinleyince bizim oğlan çıldırıyor. Sonradan da kız için üzülüyor da bir yandan. Müziğin sesini kısması için duvara vurmasıyla, yan odadaki Mia'nın da ona aynı şekilde cevap vermesiyle başlıyor arkadaşlıkları...
Bazı bölümleri Zac'in, bazı bölümleri de Mia'nın gözünden okuma şansını yakalayarak aslında birbirlerine ne kadar zıt tipler olduklarını gözlemleyebiliyoruz. Kanserle bir araya gelen, ilk başlarda birbirlerine biraz gıcık olan, sonra ayrı düşen bu karakterler sonradan yine kanserle bir araya geliyor.
Sonuçta sevimli bir kitaptı ama başta da dediğim gibi Aynı Yıldızın Altında'yı okumuş biri olarak Zac & Mia'dan çok etkilenmedim açıkçası.
No comments:
Post a Comment