Datça'dan dönerken, uçakta yanımda oturan çocuğun elinde gördüm Clive Barker'ın Zaman Hırsızı'nı. Kendisinin adını hatırlamadığım için çok utanıyorum şu anda ama kitabın sonuna yaklaşmıştı; bu sayede hakkında bayağı muhabbet ettik. Harvey'nin maceralarından, okulun gerçekten çok sıkıcı bir yer olabileceğinden, öğretmenlerin dersleri daha eğlenceli ve ilginç hale getirebileceğinden, kitabın içindeki çizimlerin ne kadar güzel olduğundan bahsettik. Ve ben Clive Barker'ı çok özlediğimi fark ettim.
İngiliz yazar Barker'la tanışmam lise birde, Lanetlenme Oyunu ile oldu. O zamanlar da biraz erken yatar, kitap okumak için zamanım kalmasına dikkat ederdim. Lanetlenme Oyunu'nu başucumdaki masa lambasının sarı ışığında, sayfaları çevirirken elimin duvardaki gölgesinden bile tırsa tırsa okudum. Hem korktum, hem heyecanlandım, hem çok etkilendim; sonrasında da bir kaç ay rüyalarıma bile girdi hikayesi. Sonrasında da Zaman Hırsızı, Galilee ve Kabal'ı devirdim bir çırpıda. Yazarın aynı zamanda bir ressam olduğunu da öğrenmemin ardından neler yapmış, nasıl yapmış diye araştırdım durdum ve kardeşim bana onun beğendiğim resimlerinden birinin aynısını yaptı. Şu an evde, duvarda asılı hala bu resim...
Yani şunu demeye çalışıyorum, ben Clive Barker'ı çok özledim. Yukarıda saydıklarımı yeniden mi okusam acaba dedim ama sonra vazgeçtim. Kan Kitapları duruyor rafımda, yakın zamanda burnumu onlara sokayım diyorum. Size de "mutlaka tanışın bu yazarla" diyorum.
Kimdir, nedir bu adam diyenlerin kurcalayabilecekleri link'ler şöyle:
No comments:
Post a Comment